A collection of essays that presents an analysis of cultural politics in Turkey, arguing that the dominant cliched dualities of East/West and secular/sacred mask a reality of silence, repression and return.
Nurdan Gurbilek Livres
Nurdan Gürbilek explore le paysage changeant de la culture et de la littérature turques avec un regard vif et incisif. Ses essais explorent les liens complexes entre les motifs littéraires et les angoisses sociétales, se concentrant souvent sur les éléments visuels et les images culturelles. Gürbilek analyse comment la littérature reflète et façonne les changements historiques et les états psychologiques, offrant des observations perspicaces sur le climat culturel en évolution de la Turquie. Son travail met au défi les lecteurs de considérer le pouvoir de la représentation et la manière dont les récits sont construits et perçus.






Sessizin Payi
- 152pages
- 6 heures de lecture
Kavramlara edebiyatın içinden bakan denemelerden oluşuyor Sessizin Payı. "Adalet"i Dostoyevski'nin, "vicdan"ı Tolstoy'un, "merhamet"i Orhan Kemal'in, "utanç"ı J. M. Coetzee'nin, son yılların vazgeçilmez "kutuplaşma"sını Peyami Safa'nın penceresinden okuyan denemeler. Edebiyat yapıtlarıyla "dışarısı" arasında sert geçişlerle ilerleyen, kitap sayfalarıyla şehrin sokakları, duruşma salonları, tarihin yıkıntıları arasında gidip gelen yazılar.İki sorunun cevabını arıyor Gürbilek. Birincisi: Sessizin – henüz konuşmayanın, konuşma imkânı olmayanın, artık konuşamayacak olanın– el konulmuş payını geri alabilir mi yazı? İkincisi: Yazarlar konuşamayanlar adına da konuştuklarına inanmak ister. Ama yazının da bir sessizi vardır. Sessizin payına bu kez kendisi el koymadan var olabilir mi yazı?
Magdurun Dili
- 176pages
- 7 heures de lecture
Popüler şarkılardan, fotoğraflardan, gazete haberlerinden olduğu kadar edebiyat yapıtlarından da yola çıkarak Türkiye'nin yakın tarihinde öne çıkmış kültürel imgeleri inceliyor Kötü Çocuk Türk: Bir yanda bir kapılma, özenme ve büyülenme, diğer yanda bir "kendine dönme" ısrarı.Gürbilek, bu ikilikten doğan ve neredeyse bir yazgı halini almış ruh durumuyla, alaturkalık açmazıyla ilgileniyor: Popüler imgelem kadar edebiyatı da etkilemiş bu yazgının kültürel alandaki ifadelerine, hiçbirimizin yabancısı olmadığı çileli kahramanlara, acıların çocuklarına, kudretsiz babalara, mağdur olmalarına rağmen onurunu korumuş yetim delikanlılara, yabancı arzuların buyruğuna girmiş züppelere, nihayet edebiyatın kötü çocuklarına yakından bakmayı deniyor."Türklük" ve "kötülük" nerede değiyor birbirine? Bu temas noktasını nasıl kavrayabiliriz? Hepimiz düşünmeyi erteleyemeyeceğimiz kadar yakınız bu sorulara...
Vitrinde Yasamak
- 128pages
- 5 heures de lecture
80'lerde Türkiye'de yaşanan kültürel değişimi çözümlemeyi deniyor Vitrinde Yaşamak. Bir siyasi darbenin hemen ardından, devlet şiddetiyle kurulabilmiş bir piyasanın içine doğan yeni kültürel ortamı, kendini bir imkânlar dönemi olarak sunan bu yılların kültürel alandaki çelişkili görünümlerini çözümlemeyi amaçlıyor. Nasıl oldu da bu değişim kendini kültürel alanda bir özgürlük vaadiyle, bir özerklik iddiasıyla varedebildi? Daha da önemlisi, bu vaat neden bu kadar etkili olabildi? Türkiye modern kültürünü oluştururken, o güne kadar neleri dışarıda bırakmış, neleri kültürel ifade alanının kıyısına itmişti? Modern kültürün oluşum sürecinde bastırılan içerikler 80'lerde nasıl, ne olarak ve nereye geri döndü? Hangi ihtiyaçlar doğrultusunda, nasıl yeniden kurgulanarak gündeme geldi? Dünyadaki kültürel değişimle de yakından ilgili olan bu soruları 80'ler Türkiyesi'nin siyasi koşullarını, yerel dinamiklerini, buraya özgü kırılmaları da hesaba katarak değerlendiriyor Vitrinde Yaşamak.
Ev Ödevi
- 112pages
- 4 heures de lecture
"Her çocuk er geç aynı şeyi yaşar: Bir zaman gelir, onun için ev olmaktan çıkar ev. Ne erken çocuklukta olduğu gibi keşfedilecek bir dıştır artık, ne de dış dünyaya karşı sığınılacak bir iç. Tam olarak ne zaman yaşarız bunu: Evin dışarıya karşı bir sığınak olduğu kadar bir engel de olduğunu fark ettiğimiz an mı? Evin geçici, ana babamızın güçsüz, ölümlü olduğunu sezdiğimiz an mı? Yoksa evin bize bir iç dünya bağışlarken aynı zamanda büyük bir iç sıkıntısı da verdiğini, bir iç dünyası olmanın bedelinin bu iç sıkıntısı olduğunu fark ettiğimiz an mı? Bu duygunun zamanı, yoğunluğu, katlanılabilirliği evden eve, çocuktan çocuğa değişir kuşkusuz. Tek bir şey dışında: Ömür boyu bize eşlik eden mutluluk imgelerimizin olduğu kadar, kurtulmak için hep çaba harcayacağımız korkularımızın, dağıtmak için her yolu denediğimiz iç sıkıntımızın da kaynağı, kaynağı değilse bile ilk sahnesi orası. İşte oraya, o mutluluk mekânının arka bahçesine, birçok düşün olduğu gibi birçok şiirin, öykünün, romanın da imgelerini topladığı o arka bahçeye bakmamın nedeni bu..."
Benden Önce Bir Baskasi
- 224pages
- 8 heures de lecture
Yazarlar yapıtlarının dünyaya verilmiş benzersiz yanıtlar olmasını ister. Ama bir yapıtın neden benzersiz olduğunu görmek için ona bir başkasının ışığını düşürmek gerekir. Başkaları ne söylerken o bize bunu söylemiştir? Aynı soruyu başkası nasıl, o nasıl yanıtlamıştır? Başkasının probleminin yerine kendi problemini geçirebilmiş midir? Benden Önce Bir Başkası bir yazarı bir başkasının ışığında okuyan denemelerden oluşuyor. Dostoyevski'nin Suç ve Ceza'sını Kafka'nın Dönüşüm'üyle, Kafka'nın Babama Mektup'unu Oğuz Atay'ın "Babama Mektup"uyla, Tanpınar'ın günlüklerini Dostoyevski'nin Yeraltından Notlar'ıyla, Benjamin'in Pasajlar'ını Tanpınar'ın Beş Şehir'iyle birlikte okuyan ikili denemeler. Peyami Safa'nın "Şark Nedir?"ini Cemil Meriç'in Bu Ülke'siyle, Cemil Meriç'in Bu Ülke'sini Edward Said'in Şarkiyatçılık'ıyla birlikte ele alan, bir çapraz okuma perspektifiyle birbirine bağlanan karşılaştırmalı denemeler.
Ikinci Hayat
- 208pages
- 8 heures de lecture
Yazarken bir kapıdan girer, çoğu zaman aynı kapıdan çıkar gideriz. Bir doğruyla başlar, aynı doğruyla bitiririz. Başlangıçla son arasındaki o ara bölge, yazının yol boyunca geçirdiği değişim, duraksama ya da bocalama anları çoğu yazıda görünmez. Ben bu kitapta o ara bölge de yazıda görünsün, düşüncenin karşıt seslerle karşılaştığında, yan yollara saptığında ya da odak noktasını değiştirdiğinde geçirdiği değişim, rotadaki o sapma ya da dönüşüm anları da yazının parçası olsun istedim.Edebiyat yazılarında çoğu zaman çoktan varılmış doğruları bir kez de edebiyata söyletir, yazı daha başlamadan önce oluşmuş bir sözü yapıta tekrarlatır, edebiyatı politikanın kolaylaştırıcısına, kuramın kenar süsüne dönüştürüp köşemize çekiliriz. Bu yazılar farklı bir yol izliyor: Yazarların, yapıtların ya da cümlelerin hazır doğrulara, sabit söylemlere, som kategorilere kolayca eklenen yanlarına değil, zorluk çıkartan yanlarına, önümüze getirip bıraktıkları problemlere odaklanıyor. Çoktan verilmiş cevaplardan çok, o cevapların içinde kıpırdamaya devam eden sorulara dikkat kesiliyor. ––Nurdan Gürbilek